BABİLİK VE BAHÂİLİK

  

 baha-abd1.jpgbaha-2.jpgbaha-sili.jpg

 Hazırlayan: Abdulkerim Yatğın

MÜİF Mezhepler Tarihi

Kaynakları ve Tarihçe

 İmamiyye Şîası içinde teşekkül eden şeyhilik adlı bir tarikatın mahsulüdür.[1] Bâbîliğin ortaya çıkmasına Gaybet-i Suğrâdan sonra Gaybet-i Kübrâ döneminde imamların ve Hz. Muhammed’in nurunu aksettirecek bir “Kamil Şîî”nin var olması gerekliliğini ve Kamil Şîî olarak bu nurun kendilerinde tecelli ettiğine inan şeyhiliğin kurucusu Şeyh Ahmet el-Ahsâî ve onun müridi olan Seyyid Kazım Reşti’nin öneminin bir hayli fazla olduğu muhakkaktır. [2] Şeyh Ahmed Ahsâî rüyalar gördüğünü ve Hz. Peygamber ve on iki imamın kendisine Batıni  ilimleri öğrettiğini ve sürekli ahir zamanda gelecek olan bir şahıstan üstü kapalı olarak bahsetmeye başlar.[3] Şeyh Ahmet Ahsai (1745-1828) 20 yaşında Necef’e ve Kerbela’ya gitti. Miraç, kıyamet, vadedilenin zuhuru hakkında görüşlerinden dolayı fazla eleştiri aldı. İran’a Tanrı Hazinesinin saklı olduğu Şiraz’a geldi. Cuma namazına giderken, “Tanrım evinde öyle işaretler gördüm ki görüş sahibi olandan başkası göremez” diyordu. Bu sözlerinden dolayı şaşıranlara şaşırmamaları gerektiğini söylüyordu. Şahla ilişkilerini iyi tutmuştur. 91 yaşında ölürken yerini Seyyid Kazıma bıraktı.[4] Seeyid kazım 22 yaşına şeyhin talebeleri arasına girdi. Bir zuhur arayışı içinde olmuştur.[5] Böylece daha hayatta iken beklenen mehdi inancının nüvelerini oluşturmaya başlar. Ölümünden sonra 22 yaşına şeyhin talebeleri arasına giren Seyyid Kazım Reşti bir zuhur arayışı içinde olmuştur.[6] Seyyid Kazım Reşti ve ondan sonrada müritleri tarafından  yine “Kamil Şîî”yi aramaya koyulmuşlar ve Mirza Ali Muhammed bundan istifade etmiştir. Bahâîliğin tarihi İsna Aşerîyye fırkası içinde doğan ve Şeyhiyye diye adlandırılan bu tasavvufi hareketin mahsulü sayılan Bâbîlik ile başlar. Bâbîlik Mirza Ali Muhammed,  tarafından başlatılıp onun tarafından geliştirilen Bahâîlik hareketine kaynaklık teşkil ede akımın dadıdır.[7] 

BABİLİK

 Bab İmamiyye Şîasında ahir zamanda gelecek olan peygamber, beklenen kişi (men yüzhirullah) mehdi gibi şahısların habercisi anlamına kullanılmıştır. Özellikle Mirza Ali Muhammed kendisini ilahi hakikati tanımaya götüren kapı (bab) olarak ilan etmesinden sonra iyice meşhur olmuştur.[8]  Bâbîliğin kurucusu olan Mirza Ali Muhammed 1919’da Şiraz’da dünyaya geldi. çok küçük yaşta yazı yazamaya başladığı ve etrafındakileri etkilediği belirtiliyor. 9-10 yaşında namaz ve ibadet ile meşgul oluyor.  Gençliğinde bu şehirde bulundu. Hurufiliğe duyduğu ilgi nedeniyle saatlerce güneşin altında tahrana doğru dua ediyor ve bununla zikir gücüne ulaştığını söylüyordu.[9]Mirza Ali Muhammed 1844’te önce kendisini mehdiye açılan bab hemen arkasında da hac için gittiği Mekke’de veya Maskat’ta sadece bab değil beklenen mehdi olduğunu da ilan etmiştir.[10] Mehdilik iddiasına ilk olarak 19 kişi iman etmiştir. Bunlara ebcet hesabından hareketle “Hurufatü’l-Hay” denilmiştir.[11]Seyyid Kazım ölünce yerine kimse geçmedi. [12] Onun öğrencileri de vaadedileni bulmak üzere yollara düştüler. Molla Hüseyin Şiraz’da Bab ile karşılaşır. Onda mevcut özellikleri görür bu sırada Bab yüksek sesle Yusuf suresinin tefsirini yapmaktadır. Böylece Bab ilk emrini yazdırır. 18 kişi ona orada iman ediyor. Birde Molla Hüseyin ile sayı 19 oluyor ve Huruf-u Hay vücut buluyor.[13]Bundan sonra Bab etrafa elçiler yolluyor. “Ey benim sevgili arkadaşlarım, artık siz Tanrının çağrısını insanlar ileteceksiniz. Tanrı sizleri kendi sırdaşı olarak seçmiştir. Ey bana iman edenler bugün eski günlerle mukayese edilemeyecek kadar büyük bir gündür. Siz zuhur güneşini gören ve sırrına vakıf olan kimselersiniz. Ayağa kalkın ve Kur’an-ı Kerim’de yazılı olan, senin büyük Tanrın arkasında dizi dizi melekler olduğu halde gelmiştir ayetini unutmayınız. Dünya istekleri ile kirlenmiş kalplerinizi temizleyip Tanrısal huylarla bezeniniz. Ben sizi Tanrının zuhur edeceği gün için hazırlıyorum. Güçsüzlüğünüze bakmayınız Tanrının kudret ve azametini unutmayınız.” diyor.[14]Yusuf suresi tefsiri nazil oluyor. 111 sure 9300 ayet Kayyumu’l-Esma. El-Beyan; şerî hükümler ile men yüzhirullaha ait işaret belirtileri içerir. 9 vahit 19 babdan oluşur. Arapça nazil oldu 8000 ayettir. [15]Bab bütün kitap ve konuşmalarında zuhuru bekleneni ve onun özelliklerini anlatır.[16]

Mirza Ali Muhammed’e inananlar tarafından Nokta-i Üla veya Hz. A’la ünvanı ile anılan Mirza Ali Muhammed’in önce bab sonra da mehdi olduğu şeklindeki iddiaları bizzat kendisinin mukaddes kitabı olarak takdim ettiği el-beyan adlı eserinde son derece ileriye götürülmüştür. Ona göre Hz. Muhammed’in nübüvvetinin hakikati on ikinci imamın kaybolmasından (260/873) sonra bin yıl sürerek 1260 (1844)’te son bulmuştur.[17] On ikinci imama açılan kapı on ikinci imamın 260 yılında kaybolması ile kapatılmış, nihayet bin yılın dolması kendisi mehdiye açılan kapıdır.[18] “Allah daha önceden Muhammedi göndermiş olduğu gibi şimdi de beni göndermiştir” diyordu.[19] Kur’an-ı Kerim’in neshedildiğini söylemiş, dolayısı ile İslâm şerîatının esasları kaldırılmış olduğu ve el-Beyan ile yeni hükümler getirilmiş olduğunu iddia etmiştir.[20]

 

Bab’ın ölümü:

 Vezir Hazı Mirza Agasi Bab’ı Müçtehitlerin fetvası üzerine[21] öldürme kararı aldı. Cenab-ı Hanis ve Bab bir iple duvara bağlandı. 750 kişilik bir askeri birlik silahlarını onlara doğru çevirdi. 750 silahtan çıkan barut ver mermi dumanı dağılınca Cenab-ı Hanis yara almadan ayakta idi, Bab ise hücrede Seyyid Hüseyin ile konuşuyordu. Tekrar ipler gerildiler. İkinci defa atılan kuşun Cenab-ı Enisin ve Bab’ın vücudunu sağlam yer kalmamak üzere delik deşik etti. Ancak 750 Kurşuna rağmen Bab’ın yüzüne hiç bir şey olmamıştır. 9 Temmuz 1850’de Hakkın önünde can verdiler. [22] Bab on bin kişinin önünde bir müfreze alının kurşunundan bir şey olmadı. Yeni müfrezeler getirildi onlar kurşuna dizdi.[23]Babın ölümünden sonra 16 Ağustos 152’de Nasırüddin Şah’a karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştur. Bunun üzerine pek çoğu öldürülmüş, hapse atılmış ve sürgüne gönderilmiştir. [24]  Bab’ın ölümnden sonra Sadık Tebrizi, Fettullah Kami, Hacı Kasım Tebrizi adında üç Bâbî intikam sevdasına düştü. Şahı köşkünden çıkarken vurdular. Tebriz öldürüldü ve cesedi katırlarla sokak sokak dolaştırıldı ve parçalandı. [25]   

MİRZA HÜSEYİN ALİ (BAHÂULLAH)

 Bahâîliğin kurucusu Mirza Hüseyin Ali el-Mazendarani en-Nuri 12 kasım 1817’de Tahran’da sarayda mali işlerden sorumlu üst düzet bir yetkilinin çocuğu olarak dünyaya geldi.[26] Bahâîlerce ümmi olduğunu ispat etmek için herhangi bir mektebe gitmediği ispat edilmeye çalışılır. 1844 yılında hiç görmediği Bab Mirza’nın görüşlerini benimser. 1844’te Bab’ın çağrısını kabul etti. (28 yaşında) daha sonra baba memleketi olan Nazenderan bölgesindeki Takara’ya gitti ve büyük bir coşku ile karşılandı. Ona gelenler iman ederek ayrıldılar.[27] Baba iman ettikten dokuz yıl sonra kardeşi Mirza Yahaya en-Nuri ve ailesi ile birlikte Bağdat’a sürgün edildi. Burada kardeşi ile Bab Mirza’nın vekilliği konusunda anlaşmazlığa düşünce Süleymaniye dağlarında münzevi bir hayat yaşadı. Bu taraftarları üzerinde büyük bir tesir uyandırdı.[28] Bâbîler  Bahâî’nin Süleymaniye’ye  dağına hicret ettiği kanaatindedirler.[29] Burada bulunduğu sırada Halidi bir şeyh ona İbn Arabi’nin Futuhat’ını şerh etmesini istemiş oda şeyhe bunu şerhe etmiştir.[30]Bâbîlerin bir kısmı onun liderliğini kabul etmemişlerdir. Çünkü “el-Müsteğas”tan önce başka zuhur olmayacağını belirmişlerdir. Bu kelime ebced hesabına göre 2000’i göstermektedir. Dolayısı ile bu yıla kadar başka bir peygamber gelmeyeceği iddiasındadırlar. Tabi olunması gereken biri var ise bunun Mirza Yahya olmalıdır çünkü Bab kendisine halef olarak onu bırakmıştır[31]Badeşt toplantısı Bahâ’nın hayatı için dönüm noktalarından biridir. Burada çıkan bir anlaşmazlık üzerine olaya açıklık getiren Bahâ emrin bağımsızlığı ve yeni bir düzen kurulduğunu bunda ittifak edilmedi gerekliliğini kabul ediyor. Şöyle diyor; “Sur öttü, surun sesi yükseldi, Kur’an-ı Kerim ayetlerinin müjdelediği Tamma-i Kübra açıklandı ve göründü, eski şerîatlerin ahkamları terk edilerek yeni şerîatin bağımsızlığı ve özgürlüğü ilan edildi.[32]Bahâ kendisinin ilahi vasıflara sahip olduğunu  yaptığından sorumlu olmayan bir ilah olduğunu iddia etmiştir. Bahâullah kendisi zakir mezkur, mütekellim-i Tûr olduğunu iddia etmiştir. Yani bir çeşit hululden bahseder. Bahâullah kendinden sonra peygamberlik ve Tanrılık kapısını 2000 küsur yıl kadar kapatmıştır. Bunu da ebced ve cifirle el-Müsteğas kelimesi ile bağladı. Bahâîlik ilmi haram sayıyor, sadaka vermeyi yasaklamaktadır.[33]Bahâiler, Bahâullah’a emrin nerede ve nasıl indiği konusunda kesin bir şey söylemenin  mümkün olmadığını söylerler. Ancak 1269 Muharremde vuku bulduğu böylece Bab’ın 9 yıllık vadinin vuku bulduğu söylenebilir olduğu kanaatindedirler.[34]Bahaullah Süleymaniye dağlarından 1856 Bağdat’a geri döndü. 1863’te de İstanbul’a sürüldü.[35] İranlıların lobi faaliyetleri üzerine Abdülaziz onu İstanbul’dan  uzaklaştırma kararı aldı. Bundan sonra Abdülaziz ve vezirlerine hitaben Levih nazil oldu.[36] Dört ay sonra İstanbul’dan Edirne’ye sürüldü.[37] Bu sırada kardeşi Mirza Hüseyin hareketin başına geçme amacı güdüyordu. [38]Tanrı insanlara sesini bütün insanlığın duyması için yükselteceğini vaad etmiş, o vaadedilen de Bahâullahtır. O bu vaadi yerine getirmek için geldiğini söylüyor. “gerçek söylüyoum bugün insanların vaadedilmiş kişinin yüzünü ve sesini duyacağı gündür. Tanrının sesi yükselmiştir. Ve onun simasının ruhu insanların üzerine yönelmiştir. Herkesin kendi kalbindeki her boş sözün izlerini silmesi açık ve tarafsız bir zihinle onun zuhurunun izlerine, görevivi kanıtlarına ve celalinin belirtilerine bakması gerekir.”[39]Edirnede Sure-i Emr, Nokta Levhi, Ahmet Levhi, Ashab Suresi, Levh-i Seyyah, Dem Suresi, Hac suresi, Rivzan levhi, Sure-i Reis vs. gibi pek çok sura nazil oldu.[40] Bir süre sonra Edirne’den de Çanakkale oradan da deniz yolu ile Akka kalesine sürgün edildi. Akdes Kitabı Akka’da bir evde nazil oldu.[41]8 Mayısta hastalandı 29 Mayıs 1892 75 yaşında güneş battıktan sonra 8 saat sonra öldü. Bu acı haber Abdulhamid’e iletildiğinde Bahâ’nın güneşi ufuk etti diye karşılık verdi.[42] Kendisinden sonra oğlu Abdulbahâ Abbas tayin kıldı.[43]ABD’de Bahâîliğe girenler için hazırlana bir yazıda şöyle denir: “En büyük kol olan Allah’ın adıyla. Halikim olan yüce Allah’ın birlik ve eşsizliğini acizane ikrar eder ve onun insan suretinde zuhur ettiğine inanırım” [44] Bahâîlere göre Bahâullah Rabbu’l-Erbab’tır.[45]Burada Alimlerin şikayeti ve İran hükümetinin isteği üzerine İstanbul’a sürgün edildi. Bu sürgünden önce Bahâîlerin daha sonra bağ-ı Rıdvan adını verecekleri Bağdat yakınlarındaki kendisinin Babın önceden haber verdiği Allah’ın ortaya çıkacağı zat (men yüzhirullah) olduğunu ilan ederek Bâbîleri kendisine uymaya davet etti. İstanbul’a getirilen Mirza Ali burada 4 ay kaldıktan sonra Edirne’ye sürüldü. Burada Sulatan Abdülaziz de dahil olma üzere devrin büyük kralları ve padişahlarına birer mektup göndererek kendisinin belenen zuhur olduğunu ve kendisine uymaları konusunda mektuplar gönderdi. Daha sonra buradan Kimse ile görüşmemek üzere Akka sürüldü.[46]Bahâya çok büyük önem veririler  bu konuda; “Gelecek çok daha gelişecek belki yüz kat daha gelişmiş olacaktır. Ancak bu çağ eşsiz kalacaktır. Çünkü bu çağ güneşin doğuşuna tanık oldu. Onun parlayışının başlangıç günüdür. Gelecek çağlar ve nesiller onun ışığının saçılışını ve zuhurunun eserini göreceklerdir.[47]Muhsin Abdulhamid İran’da Bâbîlik hareketini içten ve dıştan destekleyenler Müslüman birliğini bozmak isteyenler olduğu kanaatindedir.[48] Bâbîlik ve Bahâîlik hareketi Ruslar ve İngilizler desteklendiği, Bahânın idam edilememesi için devreye girdikleri belirtilir.[49] Hatta bir kişinin evinde en fazla 19 kitabın bulunması gerektiğini, Bahâullah Mirza Hüseyin yüzünü kimseye göstermediği yüzüne peçe taktığı, Bahâullah yüzünün “Tanrının yüzünde tecelli ettiğini ve bunun ancak kalp gözü ile görülebileceğini” söylediği vurgulanıyor.[50]Mirza Hüseyin’in kitaplarında yazılanlar pek yabancı değildir. Bunlar tanıdık yazılardır. Kuran ve hadisleri değiştirerek kaleme almıştır. Bunların kötü birer kopyasıdır.[51]

 Bahâullah taraftarları Dünya hayatı Muhammed’e ahiret hayatı Bahâullah’a imandır derler.[52] Muhammed devrinde Kur’an-ı Kerim geldi bu devirde el-Beyan vardır.[53]

 

BAHÂULLAH SONRASI BAHÂİLİK

 Abdulbahâ’nın ölümünden önce bazı gruplara ayrıldılar: a- Bahâîler, b- Ezeliler, c- Gerçek Abdulbahâ’nın ölümünden sonra ise iki gruba daha ayrıldılar.[54]Bahâullah’ın oğlu ve kendisinden sonra hareketin başına geçen Abbas Efendi (Abdulbahâ) 1844’te doğdu, 1863’te Akka’ya sürüldü.  İslam’dan ayrılarak Hz. İsa’nın insanlığın kurtarıcısı kendisini de onun zuhuru olarak gösterdi. Akka’dan sonra Mısır, İsviçre, Londra ve Paris’te bir müddet kaldı. 1921’de öldü ve büyük torunu Şevki Efendiyi “İlahi emrin varisi” olarak Bahâîlerin başına getirdi.

Şevki Efendi: 1897’de Akka’da doğdu. 1957’de öldü. Oxford’da eğitim gördü. Ölmeden önce ‘başkoruyucu’ adını verdiği 27 kişilik “emin elleri” denileni kişileri yerine bıraktı. Bahâilerin merkezi Hayfa’dır.[55]

 

 Bahâilere yapılan işkenceler

 Bir hac dönüşü soruşturma geçiriyorlar ve ilk olarak Molla Ali yakalanıyor. Zincire vuruluyor ve Şiraz’da sürülüyor. Nizamüddevle Kuddüs ve Cenab-ı Saduk’u yakalıyor. Sakallarını kestiriyor. Ağızlarına gem bağlayarak sokak sokak gezdiriyor. Sonra sürgüne gönderiyor.[56]Mirza Ali Muhammed Müçtehidlerin fetvası üzerine 1850’de kurşuna dizilerek öldürüldü.[57]Bab’ın ölümü:Vezir Hazı Mirza Agasi Bab’ı Müçtehitlerin fetvası üzerine[58] öldürme kararı aldı. Cenab-ı Hanis ve Bab bir iple duvara bağlandı. 750 kişilik bir askeri birlik silahlarını onlara doğru çevirdi. 750 silahtan çıkan barut ver mermi dumanı dağılınca Cenab-ı Hanis yara almadan ayakta idi, Bab ise hücrede Seyyid Hüseyin ile konuşuyordu. Tekrar ipler gerildiler. İkinci defa atılan kuşun Cenab-ı Enisin ve Bab’ın vücudunu sağlam yer kalmamak üzere delik deşik etti. Ancak 750 Kurşuna rağmen Bab’ın yüzüne hiç bir şey olmamıştır. 9 Temmuz 1850’de Hakkın önünde can verdiler. [59] Bab on bin kişinin önünde bir müfreze alının kurşunudan bir şey olmadı. Yeni müfrezeler getirildi onlar kurşuna dizdi.[60]

Bab’ın ölümünden sonra Sadık Tebrizi, Fettullah Kami, Hacı Kasım Tebrizi adında üç Bâbî intikam sevdasına düştü. Şahı köşkünden çıkarken vurdular. Tebriz öldürüldü ve cesedi katırlarla sokak sokak dolaştırıldı ve parçalandı. [61]

 

İnsanlığın tekamülü

 İnsan ırkı barbarlık döneminden başlayan ve çağlar boyunca devam eden uzun yolculuğundan tüm büyük dinlerin kutsal yazılarındaki vaad ile yani adalet çağının bir gün geleceğim vaadi ile güç bulmuştur. Bahâullahın eserlerinin özü o günü şafağına tanık olduğumuzdur. Dünya insanları sıkıntıları ve acıları geçirerek çağdışı alışkanlık ve tutumlardan arınmakta ortak yaşamların sağladığı olasılıkların bilincine varmaktadır. İnsanlık hem kendi birliğini hem de sevecen ve hatasız yaratıcının nihai adaletine olan bağlılığını kabul etmek üzere hazırlanmaktadır.[62]Dünya tek bir vatan ve insanlar da onun vatandaşlarıdır. [63] Bahullaha göre insanlık gelişiminin tüm panaromasını kesintisiz bir olgu olarak görebileceği ergenlik yaşına bu gün girmektedir. Bahâullah kutsal dini temsilcisi olarak konuşmuştur.[64]Akdes kitabı aydınlanma çağının, dini nihai ahlak otoritesi olarak addetmesinden bu yana alternatif bir dayanak arayışına acil bir biçimde giren bu dünyada ortaya çıkmıştır. Onun ahlak anlayışını yöneten tek ilk Tanrı ve varlığıdır. İnsanlık tarihi tarih boyunca kesintisiz gelişimin içerisindedir. Dolayısı ile “Tanrının emir ve yasalarına sarılınız. Boş kuruntu beyhude düşleri takip ederek Tanrı tarafından konulan unutup kendileri tarafından oluşturulan ölçülere uyanlardan olmayınız” diyor Kitab-ı Akdes’te. [65]İnsanlık daima bir gelişim ve başkalaşım içerisindir. Bu gelişimin de kaynağı ilahi olarak aydınlatılmalıdır. Tanrının kitabı insanlığı canlandıran gerçek mutluluğun kaynağıdır. Onun  getirdiği Tanrının hukukudur. Gelecek nesiller bunun açıklamasını ve düzenlemesini yapacaklardır. [66]

Bahâullah Akdes kitabında açık olarak yazılmamış tüm konular üzerinde karar verme görevini Bahâî dininin uluslar arası karar idari mercii olan Umumi Adalet Evi’ne bırakmıştır. Böylece Tanrının n yeni peygamberinin bin yıl veya daha fazla süre sonra gelişine kadar  kurduğu dünya düzeninin hızla değişen bir dünyanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir yasama yetkisine sahip olmasını sağlamıştır.[67]

 

BAHÂLİKTE YÖNETİM

 Bahâîlikte bu günkü yönetim:

Bu gün Bahâîlerde Bahâullah tarafından esasları belirlenen Abbas Efendi tarafından gerçekleştirilen idari teşkilat uygulanmaktadır.[68]

 

Mahalli Ruhani Mahfiller: İdare ve belediye taksimatına göre şehir kasaba ve köylerde 21 yaşından yukarı en az  9 Bahâî varsa bunlar her yıl Rıdvan bayramının birinci günü (21 nisan) dokuz kişiyi gizli rey açık tasnifle propagandasız ve aday göstermeksizin mahalli ruhani mahfil üyeliğine seçerler.[69]

 

Milli Ruhani Mahfil: Bahâîliğin bulunduğu ülkelerdeki Bahâîlerin merkezidir. Dokuz kişiden oluşan üyeleri iki şamalı bir seçimle iş başına gelir. O ülkede bulunan mahalli Mahfil üyelerinin belirli sayıda gönderecekleri ve on dokuz delegeden oluşan bir meclis tarafından Rıdvan Bayramın  12. günü yapılacak bir toplantıda o ülkedeki tüm Bahâîler arasından seçilir.[70]

 Umumi Adalet Evi: Umumi adalet evinin seçimi üç aşamalıdır. Umumi Ruhani Mahfil üyeleri Dünya Bahâileri arasından umumi adalet evinin dokuz üyesini seçer. Bunlar Hayfada oturur. Bunlar Kitab-ı Akdes’in hükümleri veya onun diğer emirleri veya Abdulbahâ ve Şevki efendinin yorumlarını değiştiremezler. Ancak şartlar icap ettiğinde kendi şartlarını koyup değiştirebilirler.[71] Bahâullah Akdes kitabında açık olarak yazılmamış tüm konular üzerinde karar verme görevini Bahâî dininin uluslar arası karar idari mercii olan Umumi Adalet Evi’ne bırakmıştır. Böylece Tanrının n yeni peygamberinin bin yıl veya daha fazla süre sonra gelişine kadar  kurduğu dünya düzeninin hızla değişen bir dünyanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir yasama yetkisine sahip olmasını sağlamıştır.[72]Bahâîlerin mabetlerine “Meşriku’l-Ezkar” denilir.  Mabedin dokuz cephe ve dokuz kapısı vardır. Bütün bu kapılar bir kubbe altındaki merkezi bir salona açılır. Dokuz yön dünyadaki dokuz büyük dini sembol etmektedir. Çevresinde hastane, okul, çocuk yurdu vs. gibi yardım kurum ve kuruluşları bulunur.[73]

Kitab-ı Akdeste tapınaklarla ilgili “Ey insanlar şehir ve kasabalarda dinlerin maliki olan Tanrı’nın adına olabildiği kadar güzel evler yapınız. Bu evleri onlara yakışır bir şekilde süsleyiniz. Fakat onu resim ve heykellerle doldurmayınız. Sonra onların içinde rahman olan Tanrınızı güzel güzel anınız. Biliniz ki onu anmakla gönüller gönülleriniz nurlanır.”[74]

 

Bahâîlikte 19 Sayısının Önemi:

 Mehdilik iddiasına ilk olarak 19 kişi iman etmiştir. Bunlara ebcet hesabından hareketle “Hurufatü’l-Hay” denilmiştir.[75] Bahâîlikte 19 sayısı mukaddes bir rakamdır ve her buna dayalıdır. Yıl 19 ay, aylar da 19 gündür. Her Bahâî 19 gün sonunda 19 fakir Bahâîyi doyurmak zorundadır. [76] Daha sonra Kuddüs ile hacca gidiyor ve 19 kurban kesiyor. [77] Zerrintâc adıyla Bâbîlerin içinde yer alan bir hanım İslam şerîatının nesh edilmiş olduğunu, yenisinin ise henüz zuhur etmediğini, dolayısı ile gayrı meşru sayılacak her türlü hareketin meşru sayılması gerektiğini fütursuzca iddia etmiştir. Aynı zamanda din ve ahlak kurallarından uzaklaşmış bir kadındı.[78] 

İNANÇ ESASLARI

 

Allah’a iman:

 Allah birdir, eşsiz öncesiz, sonsuz, baki, hayy, kayyum, Kaadirdir. Hiçbir şey ona benzemez. Ancak onun peygamber diliyle de Kur’an-ı Kerim’de kendini vasfettiği isimleri ve sıfatlarından ibaret mutlak bir vücudu yoktur. Onun vücudunun emri mezahirine muhtaçtır. Onun zuhurları nebiler ve peygamberlerdir. O onlarda zuhur eder ve (tıpkı bir güneşin temiz bir aynada yansıması gibi) kulları için onlarda zuhur eder.

 Peygamber ve nebi onda kaybolur ve Allah olur. O konuştuğu zaman Allah konuşmuş olur. Onunla konuştuğun zaman Allah’la konuşmuş olursun.[79] Tanrı hakkındaki bilgimiz sınırlı olmakla beraber onun bize olan sevgisi hiç değişmemiştir. Hz. Bahâullah Tanrının her çağda kendinin dünyadaki habercisi olarak seçtiği bir kimse aracılığı ile bu sevgiyi ilettiğini bildirmiştir.[80]

 

Peygamberle İman:

 Peygamberle Allah’ın zuhurlarıdır. Onlara Mezahir-i İlahiyye adını verirler. Onlar Allah’ın hulul etmesini Allah’ın Hz. Musa’ya “Seni kendim için seçtim” (Taha/ 41) ayetini delil olarak gösterirler. Peygamberlerin iki vasfı vardır. Öncelikle onlar beşerdirler ve beşerler gibi yerler içerler, yaşarlar ve nihayetinde ölürler. İkinci olarak olar ilahi bir vasfa sahiptirler. Onlar Tanrının yansıdığı tertemiz bir aynadır. Peygamberin yapmış olduğu her şeyi Allah yapmıştır. Allah peygamberde hulul etmiştir. (Enfal / 17; Fetih/ 10)[81]Tanrı’nın gönderdiği öğretileni bir çoğu bir birinin eşidir. Bunlar çağdan çağa tekrarlanan sonsuz ilahi yasalardır. Ve nerede öğretilirse öğretilsin Tanrı dininin temelleridir. Tanrı habercilerinin hepsi kendi toplumlarına sevgi ve cömertliği , alçak gönüllülük ve doğruluğu başkalarının yanlışları yerine kendi yanlışlarını görmeyi, kötülüğe iyilik ile karşılık vermeyi öğretmişlerdir.[82]Hz. Ademden bu yana gelen tüm peygamber ve nebiler Bahâ’yı müjdelemek için gönderilmiştir. Çünkü o bütün dinlerin bahsettiği mevduddur. Ve bundan sonra bin yıl zuhur olmayacaktır. [83] Allah bin yıl geçmeden birini göndermez. 1000 yıldan sonra zuhur olabilir. Her kim tam bin yıl bitmeden Tanrı mazharlığı ile ortaya çıkarsa yalancı ve müfteridir.[84] Bahâ devri 500.000 yıl sürecektir. Müslümanların iddia ettiği gibi Muhammed son peygamber değildir. Allah mürsildir ve bu sıfatı bakidir. 6247 ayetten tek bir ayete dayanılarak (Ahzap/40) bu iddia edilemez. “heteme” iki şekilde kullanılır. Birincisi yüzük taşı manasındadır ki; Allah bununla Muhammed’i övmeyi dilemiştir. Eğer hatim (son) manasına alınırsa nebi ve resul arasındaki farkı gözden kaçırmamak gerekir. Mucizeyi nazari olarak kabul etmekle beraber peygamberlere atfedilen mucizelerin taraftarları tarafından abartıldığı kanaatindedirler.[85] Peygamberler ve gelen vahiy son bulmamıştır.[86] Bundan sonra da devam edecektir. Allah’ın mürsil sıfatına ket vurulamaz görüşündedirler.Peygamberler ve seçilmiş kişilerin tümü insan mevcudiyetinin gerçeklerini doğruluk ve anlayışın yaşam suları ile beslemek üzere tek gerçek Tanrı tarafından gönderilmiştir ki; Tanrı en içteki benliklerine sakladığı şeylerde onlarda görünsün.[87]Bahiler Ahzab suresindeki Hatemü’l-Enbiya ayetini kabul etmezler. Burada Müslümanlar mühür yerine son nebi kelimesini kullandıklarından dolayı İslâm ümmeti çelişkiye düşmüştür. Son nebi kelimesi doğru olarak kabul edilse de yine son resul manası taşımaz. Çünkü bu  ayette elçi ve nebi kelimesi “ve” bağlacı ile ayrılmıştır. Yani Muhammed hem nebi hem de elçilik makamına haizdi. Tıpkı Musa gibi.[88]Sürekli gelişen bir uygarlık ruhani kaynaklarını tüketince olgular dünyasının tümünde olduğu gibi bir parçalanma süreci yaşar.[89] Tanrı elçilerini Hz. Musa ve Hz. İsa’yı takiben göndermiştir. Ve sonu olmayan bir sona kadar öyle yapmaya devam edeceklerdir.[90]Allah zaman zaman elçi göndermiştir. İlk olarak ilahi kanunlar değişikliğe uğrar ve özünü kaybederse. İkinci olarak insanlık alemi fikir, zeka ve medeniyet olarak ilerliyor. 1400 sene önceki kanun bu günkü insan ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Bunun için Tanrı ilahi adaleti ile sosyal kanun ve manevi prensipler gönderir. Bu konuda araştırmadan karşı çıkanlar Tanrı, peygamber ve Tanrısal kitaplara karşı gelmektedir.[91] Aslında Bahâîler bu görüşleri ile kendileriyle çelişmektedirler. Çünkü hem bin yıl peygamber gelmeyeceğini söylüyorlar hem de ilerleyen dünya karşısında Tanrının ilahi kanunları güncellemek için elçi göndermesi gerekliliği üzerine duruyorlar. Mirza Hüseyin Ali “ilahi irade seması”ndan geldiğini iddi ettiği Arapça eseri Kitabı-Akdes daha önceki kutsal kitapların insanlığa yetmediği için Kitab-ı Akdes ile neshedildiğini, ileri sürmüş, eserinde Kur’an-ı Kerim’i kötü ve beceriksiz bir şekilde taklit etmiştir. [92]Ahiret:insan öldüğü zaman kıyamet kopar.[93] Ölüm Tanrı’ya doğru olan manevi yolculuğun başlangıcıdır. Ruh bedenden ayrıldıktan sonra yaşamasına devam eder ve Tanrı melekutuna ilerler. Bahâullah “Gerçek olarak bilini ki, ruh bedenden ayrıldıktan sonra Allah’ın huzuruna gelinceye kadar gelişmesine devam eder” diyor.[94]Cesetlerin yeniden dirilmesi sözkonusu değildir. İnsanlar dünyadaki ilerine göre lütfe veya azaba uğrayacaklardır. Azap ruhun ahiretteki gelişmesi ile birlikte sona erer. Lütuf ve bağış ebedidir.[95] Diğer peygamberlerin getirdiklerini insanlar yanlış anlayarak sahte bir cennet ve cehennem tasviri geliştirdiler. Bahâ bunu düzeltti. Cennet Allah’a yakınlık, cehennem bağışından mahrum olmaktır. Hayatın güzel yanları bizim zevk almamız için vardır. Yaşamın zevklerinden kaçmak bizi Tanrıya daha yaklaştırmaz. Ancak dünya hayatında bir hayvan hayatı yaşamak ve yalnız maddi refahlarımızla meşgul olmak yaratılmadığımızı bilmeliyiz. Biz bir maksatla yaratıldık. Bu dünya hayatı ana  rahmindeki bir çocuğun dış dünyaya hazırlığına benzer. Bizim için asıl dünya ölümden sonrasıdır.[96] 

AMELİ ESASLAR

 Bahâîlikte 15 yaşından 70 yaşına kadar çeşitli mükellefiyetler bulunur.

Namaz:

 Samimi bir kalple Allah’ı anmadır. Bahâ’nın kutsal kelimelerinin tekrarıdır. Akka’ya dönülerek kılınır. Abdest el ve yüzün yıkanmasıdır. Su yoksa veya bir engel bulunursa beş kez “Temizler temizi Allah’ın adı ile” denilerek abdest alınmış olur. Namaz üçe ayrılır. a-       Büyük namaz: günde bir defa Allah’a yalvarış için istek duyulduğunda kılınır. Ayakta kılınır. Akka’ya dönülür. Ve Allah’ın rahmeti bekleniyor gibi sağa sola bakılır ve duası okunur. Secde ve ruku’ vardır ve her harekete mahsus dualar vardır.[97]b-       Orta namaz: Sabah öğle akşam üç kez kılınır. Sadece ayakta ve rukuya varılır.c-       Küçük namaz: bir ayetten müteşekkildir. Tam öğle üzeri kılınır. Bu üç namazdan birinin kılınması ile diğerleri sakıt olur. Namazda okunan duayı isteyen kendi diline çevirerek okuyabilir.[98]

Oruç:

 19. ayda tutulur. 2-21Mart’a tekabül eder. 19 gün tutulur. Her hangi bir şeyi yemek içmek ve kötü fiiller den uzak durmadır. 21 mart oruç bayramı ve yeni yılın ilk günüdür.

Hac: Mali durumu iyi erkeklere farzdır. Bab’ın Şiraz’daki evi veya Bahâ’nın Bağdat’ta ikamet ettiği evi ziyarettir.

Zekat: Bahâîlerde vergi olarak alınır. Kitab-ı Akdes’te Kur’an-ı Kerim’de zekat için tayin edilen miktar ve yerler aynen kabul edilmekle beraber gelirin %19tekabül eden bir vergi mevcuttur. Bunlar umumi Adalet Evi’nin gelir kaynağıdır.

 

DİĞER HÜKÜMLER:

 

Kutsal Ayetlerin okunması:

 

Her sabah ve akşam yorgunluk vermeyecek kadar Bahâullah’ın sözlerini, dualarını okumak her Bahâî için vaciptir. Ayrıca günde bir defa abdest alıp kıbleye dönerek (Akka) 95 kez “Allah-u Ebha” tekbiri getirmek şerî bir görevdir.

 

Herkesin geçimin sağlamak için bir işle meşgul olması şerî bir görevdir.

 Herhangi bir işle meşgul olmak ibadettir. Dilenmek gibi süfli şeyler yasaklanmıştır. Çalışmanın yasak olduğu 9 gün vardır: 21 mart Nevroz, (oruç bayramı, Bahâî yılbaşı); 21 Nisan Rıdvan bayramı (Bahâî’nin emrini açıklması); 2 Mayıs Rıdvan bayramı 12. günü; 23 Mayıs Babın emrini açıklaması; 29 Mayıs Bahâ’nın ölümü; 9 Temmuz Babın ölümü; 20 ekim babın doğumu; 12 Kasım Bahâ’nın doğumu. Bahâîlerde yeni gün güneşin batışı ile başlar.[99]

Miras: 

Bahâîlikte her şahsın hayatta iken bir vasiyetname yazarak mirası istediği şekilde taksim etmesi şerî bir hükümdür. Herkes servet ve mülk edinebilir. Mülkünü istediği gibi kullanabilir. Şayet şahıs hayatta iken vasiyetname bırakmamış ise taksim Kitab-ı Akdes’e göre yapılır. Mirasçısı yoksa miras Umumi Adalet Evi’ne kalır.[100]

Evlenme Boşanma: 

 Evlenme Akdes’te teşvik edilir. “Tanrı evlenilmesini emretmiştir ki kulları arasında beni anacak olanlar doğsun.”[101] Dünya tek bir vatan ve insanlar da onun vatandaşlarıdır. Dini farz olmamakla birlikte çok teşvik edilen bir iştir. 15 yaşından küçüklerin evliliği caiz değildir. Nişan ile nikah arası 95 günden fazla olmaz. Mehir şehirde 19 miskal altın köyde 19 miskal gümüştür. Boşanma caiz olmakla beraber hoş görülmez. Geçimsizlik durumunda mahfil bir yıllık bekleme süresi verir. Bu sırada koca kadının nafakasını karşılar. Yine geçim sağlamazsa mahfil çifti boşar. Kitab-ı Akdes’de çok evlilik caiz görülmekle beraber AbdulaBahâ tek evliliği esas kılmıştır.[102]Bahâi evliliği karı ve kocanın bedensel ve ruhsal olarak birleşmesidir. Ki böylece Tanrı tüm dünyada ebedi bir birlik içerisinde bulunup birbirinin ruhani yaşamlarını iletebilsinler. Sen birini seçmeden anne babanın karışma hakkı yoktur.[103]

Zina: Erkek para cezasına çarptırılır. Erkek Adalet Evine 9 miskal altın verir. İkincisinde ceza iki kat artar. Kadına acı verici azap vardır.[104]

Hırsızlık: Sürgün ve hapis cezası verilir. Bir kişi üç defa hırsızlık yaparsa alnına hırsız damgası vurulur.

Kundakçılık adam öldürme: Kasten adam öldürmenin cezası yakarak öldürme veya idamdır. Kasıtsız yapılırsa 81 gram altındır.

İçki: Aklı gidermeyecek kadarı caizdir. Çoğu değil.[105]

Cihad: Bahâîler cihad yasaklanmış dini bir hükümdür. Onlara göre cihat dini taassubun eseri olan gerçek bir müessesedir. [106] Bab silahlı mücadeleyi dostlarına yasaklamıştır. Cebir bir iş başarmaz. “Biz halkı iman ve ikna fedakarlık ve karşı durmazlık yoluyla terbiye etmeliyiz.” diyordu.[107]

Hükümete Sadakat: Bulundukları hükümete mutlak sadakat önemlidir. Bahâullah: “ Bahâîler ülkesinde yaşadıkları her devlete karşı emanet, sadakat ve samimiyet göstermelidirler.[108]

Ahlaki ve içtimai esaslar:

 Dini hakikat mutlak değil izafidir. Tanrı zuhuru mütemadi ve müterakkidir. Bahâhullah’ın maksadı kendinden önce gelmiş peygamberlerin öğretilerinden mündemiç esas hakikatleri içinde yaşadığımız asrın ihtiyaçlarına cevap verecek, problemlerine, fenalıklarına ve karışıklıklarına tatbik edebilecek tarzda yeniden ifade etmektir. Dolayısı ile “bugün sizin dininizi tamamladım” ayeti hükümsüz kalıyor.[109]Savaş günlerinde yoksullara hizmet etmiş ve kızıl haçta çalışmış olanların hizmetleri Tanrı’nın melekutunda çok beğenilen ve onların ebedi yaşamalarının nedenidir. Bu müjdeyi onlar veriniz.[110] Abdulbahâ’ya 1920 kendisine insaniyet uğrundaki çalışmalarından dolayı Britanya İmparatorluğu tarafından asalet unvanı verilmiştir.[111]Bahâî ayındaki ziyafetten amaç, arkadaşlık ve sevgi yaratmak Tanrıyı anmak, ona bağış dileyen bir yüzle yalvarmak, hayırlı ileri yapmaya teşvik etmektir.[112]Ahdes kitabına göre  adalette amaç insanlar arasında birliğin oluşmasıdır. Tanrının elinin tuttuğu ve yerde ve gökte olan herkesin tartıldığı yanılmaz tartıdır.[113] Yöneticilere Allah’ın adaleti ile muamele etmelerini söyler. Zalimin Allah’ın emirlerinin asası ile ezilmelerini ister.[114] Akdes kitabı özgürlüğün insanoğlunu görgü kurallarının sınırlarını aşmasına neden olan ve onu asıl ahlaksız düzeyine alçaltan davranışlara mazeret olarak gösterilmesini kınar.[115]Bazı gizli emelleri olduğu ve bunlara ulaşmak için bazı sloganlar kullandığını ve bunkarı insanlığın barışı için yaptıklarını söylediklerini belirten Muhsin Abdulhamid bunları şu şekilde sıralar.

  1. Genel din
  2. Milletler cemiyetler ve devletler güvenlik teşkilatı
  3. Hükümde “saltanat Allah’ın ayetlerinden bir ayettir” derler. Kadın erkek eşitliği[116]

Temel amaçları şu şekilde sıralanabilir.

  • İnsanlık aleminin birliği
  • Dinlerin birliği
  • Dil ve yazı birliği
  • Kadın erkek eşitliği
  • Gerçeğin araştırılması
  • Her türlü dini ırki, milli, vatan, vs. taassupların  terki
  • Din-ilim ahengi
  • Genel ve mecburi öğretim
  • Aşırı zenginlik ve fakirliğin önüne geçilmesi
  • Alemde genel barış[117]

  


[1] Ethem Ruhi Fığlalı, “Çağımızda İtikadi İslâm Mezhepleri”, Şa-to Yayınları, 2001 İstanbul, s. 243

[2] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, DİA, IV, s. 465

[3] Süleyman Özkaya, “osmanlı blegleri Işığında Bhailik Hareketi”, 2000 İzmir, s.7

[4] Neyir Özşüca, Bahâî Tarihi Özeti, 1987 İstanbul, s. 9-11

[5] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 11

[6] Neyir Özşüca, , a.g.e.,  s. 11

[7] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[8] Süleyman Özkaya, a.g.e.,  s. 11

[9] Süleyman Özkaya, a.g.e., s. 12; Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 464

[10] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[11] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[12] Neyir Özşüca, a.g.e.,  s. 15

[13] Neyir Özşüca, a.g.e.,  s. 16

[14] Neyir Özşüca, a.g.e.,  s. 17

[15] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 26

[16] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 27

[17] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, a.g.e., s. 465

[18] Ethem Ruhi Fığlalı, “Çağımızda İtikadi İslâm Mezhepleri”, s. 245; Süleyman Özkaya, a.g.e., s. 13

[19] Ethem Ruhi Fığlalı, “Çağımızda İtikadi İslâm Mezhepleri”, s. 245

[20] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[21] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[22] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 39

[23] Çevr. Mecdi İnan, Bahâîliğin Bitinci Yüzyılı, 1948 İstanbul, s. 25

[24] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[25] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 50

[26] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 41

[27] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 44

[28] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 466

[29] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 53

[30] Neyir Özşüca, a.g.e., s.  60-61

[31] Süleyman Özkaya, a.g.e., s. 17

[32] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 30

[33] Muhsin Abdulhamid, “İslama Yöneltielen Yıkıcı Hareketler”, terc. M. SAim Yeprem, İstanbul, 1970, s. 154

[34] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 52

[35] Neyir Özşüca, a.g.e., s.  60-61

[36] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 62

[37] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 63

[38] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 63

[39] Gloria Faizi, Bahâî Didi Hakkında Açıklamalar, trc. Suna Bozkır, 1994 İstanbul, s. 35

[40] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 65

[41] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 65-66

[42] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 71

[43] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 72

[44] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 60

[45] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 61

[46] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”,  s. 466

[47] Hz. AdulBahâ’nın yazılarından Seçmler, 1997 istanbul s. 55

[48] Muhsin Abdulhamid, a.g.e., s. 153

[49] Muhsin Abdulhamid, a.g.e., s. 242

[50] Muhsin Abdulhamid, a.g.e., s. 159

[51] Muhsin Abdulhamid, a.g.e., s. 179

[52] Muhsin Abdulhamid, a.g.e., s. 184

[53] Muhsin Abdulhamid, a.g.e., s. 189

[54] Muhsin Abdulhamid, a.g.e., s. 209

[55] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 85

[56] Neyir Özşüca, a.g.e.s. 19

[57] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[58] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[59] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 39

[60] Çevr. Mecdi İnan, a.g.e., s. 25

[61] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 50

[62] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 7

[63] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 13

[64] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 3

[65] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 5

[66] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 9

[67] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 15

[68] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”,  s. 466

[69] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 467;

[70] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 467

[71] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 467

[72] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 15

[73] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bâbîlik ve Bahâîlik”, s. 89

[74] Çevr. Mecdi İnan, a.g.e., s. 61

[75] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[76] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”,  s. 465

[77] Neyir Özşüca, a.g.e., s. 19

[78] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bahâîlik”, s. 465

[79] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 60

[80] Gloria Faizi, a.g.e. s. 28

[81] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 61

[82] Gloria Faizi, a.g.e., s. 31

[83] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 62

[84] Hz. AdulBahâ’nın yazılarından Seçmler, s. 55

[85] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 67

[86] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 68

[87] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 11

[88] Akdes Soltani Kuçani, Ocak Başı Sohbetleri, 2001 İstanbul, s. 43-44

[89] terc. Cüneyt Can, Hz. Bahâullah, 1994 Ankara, s. 31

[90] terc. Cüneyt Can, a.g.e., s. 32

[91] Akdes Soltani Kuçani, a.g.e., s. 50

[92] Ethem Ruhi Fığlalı, “Bâbîlik ve Bahâîlik”, Diyanet Vekfı, s. 57

[93] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 66

[94] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 67

[95] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 67

[96] Gloria Faizi, a.g.e., s. 51

[97] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 68

[98] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 69

[99] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 72

[100] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 72

[101] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 13

[102] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 72-73

[103] Hz. AdulBahâ’nın yazılarından Seçmler, s. 93-94

[104] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 74

[105] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 74

[106] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 75

[107] Çevr. Mecdi İnan, a.g.e., s. 21

[108] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 75

[109] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 75-76

[110] Hz. AdulBahâ’nın yazılarından Seçmler, s. 92

[111] Çevr. Mecdi İnan, a.g.e., s. 51

[112] Hz. AdulBahâ’nın yazılarından Seçmler, s. 74

[113] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 7

[114] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 8

[115] Akdes Kitabı ve Bahâî literatüründeki Yeri, s. 10

[116] Muhsin Abdulhamid, a.g.e.s. 211-215

[117] Ethem Ruhi Fığlalı, Bâbîlik veBahâîlik, s. 76

7 Yanıt

  1. Merhaba,

    Bahailik yazınızda bazı yalnış bilgileri düzeltmek istiyorum:

    – Şeyh Ahmed 91 yaşında ölmedi; tekrar doğum/ölüm tarihine bakın

    – Bab ile öldürülen müridin adı Hanis değil, Anis veya Enis’tir.

    – Fığlalı’lın yüzeysel ve taraflı kitabına dayanarak “İçki: Aklı gidermeyecek kadarı caizdir. Çoğu değil” demişsiniz ancak içki Bahailik’te tamamen yasak; istisnası ancak sadece doktor bir alkol içeren bir ilaç verirse. Burada Kitab-ı Akdes’e veya Özşuca’nın kitabına bakarsanız orada yasak oludğunu görürsünüz.

    – bu bölümde sorun var: “Babın ölümünden sonra 16 Ağustos 152’de Nasırüddin Şah’a karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştur. Bunun üzerine pek çoğu öldürülmüş, hapse atılmış ve sürgüne gönderilmiştir. [24] Bab’ın ölümnden sonra Sadık Tebrizi, Fettullah Kami, Hacı Kasım Tebrizi adında üç Bâbî intikam sevdasına düştü. Şahı köşkünden çıkarken vurdular. Tebriz öldürüldü ve cesedi katırlarla sokak sokak dolaştırıldı ve parçalandı. [25]”

    – 152 değil 1852; Bab’ın cesedi Tebriz’de şehir dışında bir çukura atıldı ancak müridleri tarafından kurtarıldı ve 59 yıl saklandı ve en sonunda Osmanlı’daki Hayfa şehrinde 1909 defnedildi. Bugün orada bir mozole var.

    – Gene Fığlalı’nın taraflı ve kötümser kitabına dayanarak “Kitab-ı Akdes ile neshedildiğini, ileri sürmüş, eserinde Kur’an-ı Kerim’i kötü ve beceriksiz bir şekilde taklit etmiştir” demişsiniz. Kitab-ı Akdes’i okudunuz mu? Nasıl böyle bir karara varırsınız? Kuran’a da zamanında kötü dendi ama bu onu kötü yapmaz.

    – Bahailik hakkında sağlam bilgi almak istiyorsanız ya kendi kitaplarını okuyun veya ciddi akademik eserlere başvurun; Fığlalı veya Muhsin Abdülhamid gibi önyargılı ilahiyatçılardan değil. Ayrıca Bahailerin hiçbir gizli emelleri yok. Herşeyleri açık açık internette.

  2. Sayın Arkadaşlarım,
    Ne yazık ki inananlar neye inanıyorlarsa O nun gereklerini yerine getirirken nefslerine alet oluyorlar.
    ..Bakalım Ne demek Kıyamet,Hz Hamza yeğenine biat ettiğinde Hz.Muhammed SAV amcası için ..Amcam Hamza dün aranızda yaşayan ölülerden biri gibiydi,şimdi kıyam etti.. demiyor mu.Birçok dini kitaplarda Hz.İsa kendisine haber verilen bir vefat için ,BIRAKINIZ ÖLÜLERİNİZİ ARANIZDAKİ ÖLÜLER GÖMSÜN DEMEMİŞ MİDİR? eN BÜYÜK ÖLÜM CAHİL OLMAK ,gELEN ZUHURDAN BİHABER OLMAKTIR BUNA GÖRE.kALDI Kİ hUCURAT 5. AYET GELEN BİR HABER İÇİN ARAŞTIRILMASINI BUYURUYOR.
    Ne demek Gebe deve yükten azad edildiği zaman kıyamettir..
    Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna suçunun ne olduğu sorulduğu zaman…
    Çelik Kanatlı kuşlar uçtuğunda…
    Dünyanın bir ucundan bakıp öteki uçu görüldüğünde bağırıldığı zaman öteki uçundan duyulduğu zaman…
    Elinizdeki telefonlera ,kuş uçaklara,deveyi dinlendiren mOTOR GÜCÜNE,GÖRÜNTÜ CİHAZLARINA BAKIN,BAKALIM,
    LÜTFEN DERİN DÜŞÜNELİM…
    dİĞER DİN SALIKLAERİ İLE ARANIZA KIYAMETE KADAR DÜŞMANLIK KOYDUK DERKEN,EĞER BAŞBAKANLAR BARIŞ İÇİN BİR ARAYA GELİYORSA BUNA MEDENİYETLER BULUŞMASI,DİNLER BULUŞMASI DİYORSA BUNUN VAHİY KALEMİ NEDİR?
    iSRA 158 -159 DA hükmün sahibi hZ isa OLACAĞINA GÖRE KİM BUNA CESARET EDİYOR EDEBİLİR.

    L Ü T F E N T A N R I D A N K O R K A L I M..

    Selam ve Sevgilerimle

  3. bahailik

    önce baha kendini peygamber ilan ediyor,sonrada tanrı ilan ediyor.bu bence tamamen saçmalıkğın daniskası.bahailere çok diikat etmek lazım
    bunlar siyonist,emperyalist,……….daha tehlikelidirler

  4. bunlara tabii olanların kalben nasıl doğru yol üzerinde olduklarına inandıklarını anlayamıyorum.Allah ıslah etsin, olmazsa helak etsin.

  5. bende anlayamıyorum bunlara inanmanın bir tane bile mantıklı bir yanı yok.

  6. Bundan önce gelenlere hangi delil ile iman ettiniz…..Bedava bir şeye sahip olmak bedavadır .bir soyad,bir anne , bir baba, bir din , bir dünya , bir miras….mesele ve zor olan kendi aklınla kendi insiyatifinle cesaretinle başardığı şeydir insanın …insanlık 5bin yıl sonra yerinde saymayacak.. hiç kimse ilkokul bilgisiyle uzayı keşfedemez .hep ileri daha ileri adımlar cesaret ister .yok ben bu insanlık yolculuğunda kaybolup gitmek istiyorum diyene engel olmamak lazım …burada yeniliklere çamur atmak ne kadar kolay .geriye dönüp çamur atmak da çok kolay ..temiz sayfalar açmak yerine neden çamurda boğuşmak istersiniz …kafanı değiştirmezsen , gelecek nesiller için özgür savaşsız bir dünya bırakmaya niyetin yoksa , yahudi olsanda hristiyan olsanda müslüman olsan da 5 paralık değerin olmaz .insanlık için bir faydan yok bari faydası olacaklara çamur atıp ellerini çamur yapma .bi susmayı öğren .yüreğinde yoksa adalet vicdan ve insan sevgisi gelecekte ve diğer alemlerde kendini kurtarmaya bak ..

  7. BAHAİLER VE KUDÜS’ÜN İŞGALİ
    Bahaullah, Filistin’in Akka şehrinde Osmanlılar tarafından sürgünde gönderildiğinde, Onun oğlu Abdulbaha, İngilizlerle gizlince temas kurarak Filistin’de anti islam bir devleti, kurulma planının temelini attılar! İngiltere hükümeti Abdülbaha’nın bu hizmetleri karşısında, Ona şövalye (knıghth hood) madalyasını ikram etti. Bu olay Bahailerin Garn-i Bedii kıtabının cilt 2 sayfa 214 de yazılmıştır. Abdülbeha’da İngiliz Generali elinden “kahramanlık madalyası” alınca, İngiliz kralına dua etti! Bizim sorumuz şudur, mademki İngiliz ve Amerika devletleri Bahailiği tamamen himaye etmektedirler, neden onlar Hıristiyanlığı bırakıp Bahai olmuyorlar?! Bahailiğin merkezinin İsrail’in Hayfa şehrinde olmasına rağmen İsrail’de Bahailik çalışma ve faaliyetleri yasaktır. Bahai olan bir İsrail’li Yahudi de İsrail’i terk etmek zorundadır.
    Bu konunun, Müslümanlar tarafından dikkate alınması gerekir ki, batı devletlerinin Bahailiği himaye etmelerinin tek nedeni, İslam ülkelerinde, İslam dinini ortadan kaldırmak istemeleridir.

Yorum bırakın